top of page

Proton Tedavisinde bir Hodgkin Lenfoma Öyküsü


Diana 32 yaşında genç bir kadın, hayatta yapacağı bir çok planı, kocası ile şirin bir kent olan Grigorievka Stavropol’de yaşamayı, iki çocuklarını büyütmeyi, bayramları kutlamayı ve spor yapmayı isterken geçen yıl gerçek bir sınav ile karşılaştı.

Krasnodar’da tedaviye başlangıç 2018 Ocak ayında, yılbaşı tatilinden sonra ailecek hasta olan Diana bir türlü iyileşemediği için doktorlara başvurdu, antibiyotik aldı fakat aldığı ilaç tedavileri pek işe yaramadı. Hastaneye gidip x-ray çekimi yapan Diana’nın lenfoma bezlerinde büyüme tespit edilmişti. Yerel poliklinikte çalışan hekimler hastayı Krasnodar’da bulunan onkoloji merkezine gönderdiler, biyopsi ve histoloji sonucunda alınan parça hastanın Hodgkin lenfoma kanseri olduğunu ortaya koydu. Hodgkin lenfoma ve lenfogranülomatozis, kötü huylu neoplazilerden birisi olup lenf bezleri ve damarları tahrip eden bir hastalıktır. Lenf dokusunun bozulması ile hücreler kontrolsüz olarak bölünürler ve lenf bezleri ile sinir hücrelerine zarar verirler. İyi ki Hodgkin lenfoma hastalığı yıllarca araştırılmış ve tedaviye iyi sonuç veren bir hastalıktır. Krasnodar’da 6 kür kemoterapi alındı. Diana, kemoterapi tedavisini zor atlatan hastalar olduğunu, özellikle kadın hastaların bu süreci zor geçirdiğini, fakat motivasyonun çok önemli olduğunu belirtiyor. Diana bu süreçte saç kaybına çok dramatize yaklaşmadı, hatta hastane arkadaşlarına da saç bandının nasıl bağlanabileceği konusunda eğlenceli örnekler gösteri. Fakat, tedavinin ortasına doğru süreç zorlaştı ve immün sisteminin zayıflamasından dolayı en ufak enfeksiyonların karşısında zayıf düştü, 30 yaşımda olmama rağmen kendimi 3 kat daha yaşlı hissettiğini söyledi. Kemoterapi tedavisi bitiminde, tedavi sürecinin değerlendirilmesi için PET/CT çektirdi ve tedaviye tavsiye üzerine MIBS onkoloji merkezinde devam etmeye karar verdi. St. Petersburg’da tedavi süreci 2018 yılının başında St. Petersburg’a kocasıyla gelen Diana, birkaç hematolog doktorunu ziyaret ettikten sonra, tedavisini yüksek hassasiyetli radyoterapi ile devam etmesi gerektiğine ilişkin önermeler aldı. Diana Galustyan MIBS’te Natalia M. Igorevna ile tanıştı ve söylediğine göre karşısına çıkan en iyi hekimlerden biriydi. Hekim mediasten bölgesinde kalan kanserli dokuları ve boyun bölgesindeki yüksek metabolik faaliyetleri tespit etti, bu nedenle MIBS Proton merkezinde alabileceği proton tedavisini önerdi. Onkoloji hekimi Natalia Martinova’nın belirttiğine göre, hasta genç ve hastalığın prognozu iyi, proton terapisi tedavi sürecinde çevre dokuların alacağı radyasyon miktarını düşürecektir. Bu yaklaşım genç hastalar için bu özellikle önemli çünkü önlerinde uzun ömürleri var ve radyoterapinin yan etkilerini ve komplikasyon oranını en aza indirmek sağlıkları için en iyi seçenek olmaktadır. Işın dozajının iyi bir şekilde ayarlanması ile, 10-15 sene sonra ortaya çıkabilecek ikincil kanser riski de önemli ölçüde azaltacaktır. Proton tedavisi, foton terapisinin aksine radyasyon yüklü ağır parçacıklardan oluştuğu için, radyasyon ışın tedavisindeki gibi, dokunun tamamı radyasyona maruz kalmamaktadır. Aksine, kanserli bölgenin sınırları içinde radyasyonun yayılması sağlandığı için çevredeki riskli bölgeler korunabilmektedir. Diana’nın tedavisindeki gibi, mediasten bölgesindeki kanser olgularında oldukça faydalı olan bir tedavi şeklidir. Diana 18 fraksiyon proton tedavisi iyi bir şekilde geçirdi, yorgunluk ve ağırlık neredeyse yok denecek kadar azdı. Yan etkileri bakımından, proton demetinin verildiği bölgede düşük derecede yanıklar ve boğazda kuruluk meydana geldi, yutkunma zorluğu hekimin tavsiye ettiği yağ tüketimi ile hafifledi. Bir seneye yakın Diana hala tedirginlik hissediyordu, lenf bezlerini kontrol ediyor ve sertlik hissettiğinde hastalığın nüks etmesinden endişeleniyordu. Tedaviden 1 ay sonra yapılan PET/CT ve sonrasında her üç ayda çekilen PET/CT çekimleri, hastalığın kontrol altında olduğunun kanıtıydı. Bir sene sonra lenf bezlerindeki sertlik kayboldu ve yapılan PET/CT görüntüleri ışın tedavisinin işe yaradığını gösterdi. Tedaviden bir sene sonra, halen süren takiplerde ve çekilen görüntülerde, metabolik aktivitenin önemli ölçüde azaldığı ve kalan kitlelerin boyutunda da aynı şekilde azalma olduğu gözlemlendi. Onkoloji doktoru Natalia Martınova’nın belirttiğine göre hasta 1 yıldır herhangi bir sistematik tedavi almadı, süreç stabilize edildi ve bu süreçte kanserli kitlelerin boyutlarında azalmalar devam etmektedir.


Comments


bottom of page